Karataş, Kaşıkçı Cinayetine İlişkin Çeşitli Değerlendirmelerde Bulundu

Dünya gündemine oturan ve ölümüyle ilgili farklı iddiaların ortaya atıldığı Suudili gazeteci Kaşıkçı cinayetiyle ilgili bir analizde Terör ve İstihbarat Uzmanı Doç. Dr. Kenan Karataş'tan geldi.

Dünyanın konuştuğu Kaşıkçı cinayetiyle ilgili bir değerlendirme, Şanlıurfa istihbarat uzmanı Kenan Karataş’tan geldi.

İstihbarat Örgütleri ve Gertrude Bell-İsyan adlı kitapların yazarı Terör ve İstihbarat Uzmanı Doç. Dr. Kenan Karataş Washington Post gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı’nın ikili ajan (Double Agent) olduğunu ve bu nedenle Suudi Arabistan İstihbarat örgütü GIP ajanları tarafından öldürülüp yok edildiğini öne sürdü.

Karataş, Washington Post gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı’nın 4 Eylül’de Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin tepkisini çeken bir yazı kaleme aldığını ve bu yazıda Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdülaziz el-Suud’un Yemen’deki acımasız savaşını bitirerek ülkesinin onurunu iade etmesi gerektiğinin altını çizdiğini ve bu yazıyla kendi idam kararını imzaladığını söyledi.

Doç. Dr. Karataş’a göre, Kaşıkçı Suudi Arabistan istihbarat örgütü GIP (Genel İstihbarat Başkanlığı) adına çalışan bir ajandı, Türkiye ve ABD’den stratejik bilgileri kendilerine aktarıyordu. Ancak bu görevini yaparken CIA ile işbirliği yapmış, ikili ajan haline gelmişti. Yazdığı son makalesinde ise özgür olmayan Arap ülkelerinden söz etmesi, Suudi Arabistan dahil birçok Arap devletini zan altında bırakmıştı. Makalesinin bir bölümüne arkadaşı Suudi gazeteci Salih el-Shehi’nin, Suudi karşıtı yorumları nedeniyle kanuni bir dayanağı olmadan 5 yıl hapis cezasına çaptırıldığını da ekleyen Kaşıkçı’nın hayatta kalması Suudilere göre kraliyet ailesinin ve ülkenin güvenliğini tehlikeye atmaya başlamıştı. Çünkü, Suudi Prens Kaşıkçı’nın konuşmaya devam etmesi halinde Yemen’de kimyasal silah kullanıldığı yönünde bazı belgeleri ortaya çıkarabileceğini tahmin ediyordu. Tüm bu sebeplerden dolayı Kaşıkçı’nın infaz edilmek suretiyle ortadan kaybedilmesi gerektiğine karar verilmişti.

Karataş’a göre plan, bizzat Prens Muhammed bin Selman tarafından Suudi Arabistan’da yapılmıştı ve Kaşıkçı GIP ajanlarınca suikast sonucu öldürülecekti, ancak suikastçının yakalanma ve deşifre olma ihtimali vardı ve bu riski göze almaları, Türkiye ve ABD ile diplomatik sorunların yaşanmasına yol açabilecekti. Tüm bu olasılıkları değerlendiren Suudi yetkililer Cemal Kaşıkçı’nın ortadan kaybedilmesi şeklinde bir plan geliştirdi.

Kaşıkçı’nın Cesedi Parçalandıktan Sonra Kıyma Makinesinde Çekildi.

Cesedin bulunmasının zor bir ihtimal olduğunu ifade eden Doç. Dr. Karataş, Kaşıkçı’nın 2 Ekim’de evlilik işlemleri için Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki başkonsolosluğuna gitmek üzere randevu aldığını ve bu randevunun Prens Selman’a iletilmesi üzerine,  GIP suikast timinin aynı gün Türkiye’ye geldiğini iddia etti.  Karataş’a göre Cemal Kaşıkçı hiç bir şekilde sorgulanmamış, konsolosluktan içeri girdiği andan itibaren ağır işkencelere tabi tutulmuştu.  Nefes darlığı sorunu da yaşayan gazeteci Kaşıkçı, ağır işkencelere daha fazla dayanamayarak hayatını kaybetmişti. Asıl sorun cesedin nasıl yok edileceğiydi, parçalanmak suretiyle valizlere konarak dışarı çıkarılması dikkat çekecekti ve cinayetin deşifre olma ihtimali yüksekti.

15 kişilik Suudi infaz ekibinin içinde yer alan adli tıp uzmanının bir planı vardı. Bu plana göre, ceset küçük parçalara ayrıldı ve daha sonra kıyma makinesinde çekilip tuvalete atıldı.  Bol su ile kanalizasyon şebekesinde kaybolması sağlanan cesedin kıyma haline gelmiş bedeni konsolosluktan kilometrece uzakta yer alan Baltalimanı arıtma tesisine oradan çıktıktan sonra da Marmara üzerinden Karadeniz’e karışması sağlandı. Bu gelişmeler doğrultusunda araştırmaların konsoloslukta değil, arıtma tesisinde yapılması küçük bir ihtimal olsa da yetkilileri sonuca ulaştırabilecektir. Küçük bir ihtimal diyoruz çünkü, kıyma haline gelmiş cesedin bugüne kadar kanalizasyonda kalması mümkün olmadığı gibi, erimiş ve Karadeniz’e ulaşmış olma ihtimali yüksektir.

Washington Post gazetesinin “asit” tezine de değinen Karataş, bu ihtimalin mümkün olmadığını dile getirerek nedenlerini şöyle açıkladı; “Washington Post gazetesinin ifade ettiği gibi Kaşıkçı’nın asit kazanında eritilmek suretiyle yok edilmesi uzman bir istihbarat ajanının ya da adli tıp uzmanının yapabileceği bir hata ya da işlem olamaz. Çünkü nihayetinde asit kimyasal bir maddedir ve kalıntıları kalıcı olmakla birlikte yayacağı asit ve insan bedeni kokusu bulunduğu ortamı aylarca terk etmeyecektir. Olay yeri inceleme ve polis köpeklerinin rahatlıkla tespit edebileceği asit vakası yukarıda ifade ettiğim nedenlerden dolayı ancak son ihtimal olarak değerlendirilebilir.”