Seramik ustası İsmail Çolak, çamura hayat veriyor

Seramik ustası İsmail Çolak, çamura hayat veriyor

Şanlıurfa'da Seramik Ustası İsmail Çolak, hayallerini gerçekleştirerek açtığı seramik üretim atölyesinde tamamen el yapımı olarak ürettiği ürünleri satıyor. İsmail Çolak, “Urfa’ya gelmemin sebebi buradaki seramiğin açığı" dedi.

08 Kasım 2020 - 12:20 - Güncelleme: 08 Kasım 2020 - 12:46

Şanlıurfa’da  el emeği göz nuru ile yapılan meslekler arasında yer alan ve yok denecek kadar az usta ve atölyesinin bulunduğu seramik sektörünü canlandırmak için Akdeniz Üniversitesinden mezun olduktan sonra memleketi Şanlıurfa’ya gelen İsmail Çolak, bir seramik atölyesi açtı.

Seramik Ustası İsmail Çolak, açtığı seramik atölyesinde hem üretim yapıyor hem de bu işi öğrenmek isteyenlere eğitim veriyor.

Seramik üretim aşamalarını ve püf noktalarını anlatan Seramik Ustası İsmail Çolak, “Çamurumuz İzmir’in Menemen İlçesinden gelen bir çamur. Çamur dere yatağından geliyor. Dere yatağından gelen çamurlar işlemden geçiyor. Bu hamurumsu etkiyi o çamur sağlıyor. Normal diğer çamurlar bu etkiyi vermiyor. Bir de insanların genelde karıştırdığı şey porselen diyorlar bu çamura. Porselen ayrı bir çamur bizim seramik ayrı bir çamur. Şimdi çamur pişince seramik oluyor. Porselende aynı şekilde oluyor. Bu işlem bin 200 derecede, bin 100 derece sıcaklık aralığında pişiyor. Bu piştikten sonra seramik oluyor. Yoksa normal çamurun bisküvi haline gelmesi bin 100 bin 300 derecede oluşuyor. Bunun birde sırlanma aşaması var. O üstündeki renk o malzemenin adı sır. Oda bisküvi yapıldıktan sonra bin 100 bin 200 derecede bisküvi yapıldıktan sonra üstüne sır dediğimiz bir kimyasal bir boya atıyoruz. O boyada pişince cam yüzeyi oluşturuyor. Onun adı da sır.  Oda bir işlemden geçiyor. Çizilmesine, kırılmasına yeme içme kaplarının içine emilmesi, çamurun emmesini engelliyor. Rengini de o madde veriyor. Sipariş üzerine herkesin istediği rengi alıyoruz. Çamurun kendi özelliği de bu beyaz çamur. Kırmızı, sarı çamur da var.  Beyaz çamurla torna çekiyoruz. Beyaz çamurun üzerindeki etki, sırrın etkisi, rengi daha anlaşılır oluyor. Kırmızı çamur biraz daha öğütücü. Sarı çamurda refakte çamur dediğimiz içinde biraz atık madde bulunuyor. Biraz daha sert biraz daha plastiksi malzemesi az ve dayanıklı bir çamur. Bu çamur yüksek ısılara dayanıyor. Çamurlarımız bu şekilde genelde torna işçiliğinde beyaz çamuru tercih ediyoruz” ifadelerini kullandı. 

‘SADECE BİRKAÇ TANE ATÖLYE VAR’

Seramik işinin bir defadan öğrenilmediğini ve bu işe yıllarını verdiğini dile getiren Çolak, “Ben Akdeniz Üniversitesinde eğitim aldım. Bunun dışında da birkaç üniversite gezdim gördüm eğitim aldım hocalardan. Aslında bu işin öğrenilmesi kolay değil. Bir kereden öğrendim diyemeyiz. Bu iş çok zahmetli çok derinlikleri var. Öyle püf noktaları var ki benim 70 yaşındaki hocam hala bir şeyler öğreniyorum diyor. Bizde onlardan öğreniyoruz. Bu işi öğrendim diye bir şey yok. Ben 4 üniversite okudum. 4 üniversiteden sonra Akdeniz Üniversitesini de bitirdim. En son Eskişehir Çalıştayına gittim. Orada yurt içi sanatçılarla çalıştım. Odun ateşi çalıştayın da bulundum. Urfa’ya gelmemin sebebi de buradaki seramiğin açığı. Urfa’da seramik eğitimi yok denecek kadar az. Sadece birkaç tane atölye var. Ben tamamen üretim, zanaatsal üretimler, endüstriyel üretimler üzerine çalışıyorum Urfa’da. Urfa’daki o açık sadece zanaatsal anlamda var. Belediyelerin kursları var. Ama bunlar yetersiz. Urfa’ya gelmemin sebebi bu. Buradaki açığı kapatmayı düşünüyorum. Eğitim verebilecek eğitim alabilecek kimse yok. Burada tek başınayım gelende.

Çalışmalarımız okulda kısıtlı olduğu için ben daha çok piyasada çalıştım. Fabrikalarda atölyelerde çok çalıştım. Bu iş okulda öğrenilmiyor okulda teorik kısmını öğreniyorsun. Asıl eğitimi piyasada çalışınca öğreniyorsunuz. Buradaki atölyemizde ders almak isteyen kişiler oldu. Ders verdik. Beraber çalıştık. Ama bir kere oturdum yarım saatte öğrendim olayı olmuyor. Biz okulda yıllarımızı verdik. Burada da devam ediyoruz. Urfa’da güzel işler yapmayı düşünüyoruz.  Çünkü Urfa seramik işinde bayağı geri kalmış. Dışarıda bu konuda Urfa’nın bir adı geçmiyor. Gümüş işlemede geçiyor ama seramik de geçmiyor. Bizimde hedefimiz Urfa’da seramik çalışması yapmak” şeklinde  konuştu.

‘ŞUAN HİÇBİR FABRİKA ÜRETMİYOR’

Şanlıurfa’da seramiğin çok bilinmediğini ve vatandaşların seramik ürünlerine yabancı olduğunu kaydeden Çolak sözlerine şöyle devam etti:

“Urfa’da şuan işimiz tam layıkıyla ilgi görmüyor. Çünkü Urfa biraz daha yabancı bu işe. Genelde Urfalılar kalıp üzerine alışmışlar. Tek tip ve model fabrikasyona alışmışlar. Bizimki biraz daha el emeği olduğu için onlara bu biraz daha sanatsal gelmiyor. Bu işin doğası zaten elin değmesi. Bizim her işte parmak izimiz olur. Fabrikasyon gibi değildir. Bizim her işte dokunduğumuz parmak izlerimizi biz seramiğe bırakmayı severiz. Urfa yavaş yavaş alışıyor bunlara. Talep var, istek var. Öğrenme isteği var. Ama yabancı olduğu şeylerden biraz korkuları var. Biz bunları aşacağız bir şekilde. Olumlu sonuçlar da alıyoruz. Geliyorlar, görüyorlar, çalışıyorlar. Belediyelerin talebi var. Bu alanda biz Urfalılardan destek bekliyoruz. Çünkü bunlar gerçekten el emeği göz nuru bu işe bazen aylarımızı veriyoruz. Haftalarca üzerinde çalışıyoruz. Bunlar bebek gibi şimdi ben bunun üzerini açık bırakırsam bu 10 dakika sonra çöp olur. Ben bunu bebek gibi sarıyorum sarmalıyorum. Bunun süngerle düzeltmesini yapıyorum. Bu şekilde olmadığı zaman olmuyor bu iş çöp oluyor. Fabrikasyon gibi ortaya oyup bastırdıktan sonra bu iş kusursuz olur ama bizim el emeğinin kendi işareti, kendi dokusu. Bunu biraz sevsinler alışsınlar. Her şeye hatalı demesinler. El emeği hata değildir. Bazı el emekleri gerçekten fabrikasyon istese de istemese de yapamaz. Fabrikaların bizden korktukları tek şey el emeğinin tutması.

Bazı fabrikalar sadece buna göre eleman çalıştırırlar. Benim çalıştığım atölyede sadece el işi yapılırdı. Seri üretim yoktu. Sadece biz oturur torna çekerdik. Hep özel sipariş alırdık. Böyle herkesin verdiği istediği bir iş değildi. Ben şuan bunu yatım bu işin başka bir benzeri olamaz. Çünkü ben bunu kendi ellerimle yaptım. Kendi ölçülerimle yaptım bir daha bu ölçüyü tutturamam. Çünkü o sıra çamurun yapısı buna müsaade etti. Siz bu işi aldığınızda bu iş dünyada sadece sizde olacak. Başka kimsede olmayacak. Ben buna şuan istediğim şekilde de ölçü verebilirim. Bu tamamen size bağlı sizin istediğinize bağlı. O sıra elim neye müsaade ederse siz ne isterseniz ona sahip oluyorsunuz. Bu gerçekten tek oluyor. Kimsede olmuyor bu ürün. Elimdeki şuan kaseye döndü. Bu kasenin bir benzeri yok mesela. Şuan hiçbir fabrika üretmiyor. Çünkü bunu ben yaptım ben ürettim. Kimsede yok. Bu yüzden fabrikasyon hepsi tek tip olsun istemesinler. Biraz el emeğinin değeri bilinsin. Nasıl gümüşte, bakırda biliniyorsa bizim seramikte de bilinsin. Seramik dünyanın en eski kullanılan kap kacak ürünlerinden bir tanesi. Bu piştikten sonra yaklaşık 15 bin yıl toprağın altında hiç zara görmeden kalabiliyor. Tarihi aydınlatıyor. Öyle kolay bir iş değil. Biz yıllarımızı verdik. Çanak çömlek işi deyip işin içinden çıkmasınlar. Zor bir iş kolay değil ama öğrenmek isteyene her türlü desteği vermeye hazırız. Çalışır koşuştururuz elimizden geldiği kadar öğretmeye çalışırız.”

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Vali Şıldak: 2024'te Şanlıurfa'ya davetlisiniz…
Vali Şıldak: 2024'te Şanlıurfa'ya davetlisiniz…
İbrahim Tatlıses'in programına katılanları görenler gözlerine inanamadı
İbrahim Tatlıses'in programına katılanları görenler gözlerine...