Büyüyünce unutursun...


 

Geçmişini hatırlamayan geleceği hakkında doğru karar verebilir mi?

Günümüz dünyasında hızla ilerleyen teknoloji, bilim, sağlık, medya vb. gibi hayatımızı kolaylaştıran buluş ve gelişmelere ayak uydurmak ve bu enformasyona adapte olmak çoğumuz için hiçte kolay olmamakta. Bu hızlı ilerlemeye karşı en az bir o kadar hızla geri sayan kültürümüz, alışkanlıklarımız, ahlakımız ve nihayetinde insanlığımızın geldiği nokta ne yazık ki pekte iç açıcı görünmüyor.

Şanlıurfa gibi kültür ve geleneklerine bağlı bir şehirde yaşam süren halkın bile artık bayramlaşmalarının, düğün ve törenlerin, büyüklere hürmetin, akrabalar arasındaki samimiyetin, yardımlaşmanın ve alışkanlıkların giderek zedelendiğini - değiştiğini fark ediyorsunuzdur.

İşte tamda bu noktada Toplumsal Ahlak dediğimiz kavramın hızla ilerleyen ve dönüşüme uğrayan bu enformasyon kültürüne karşı direnemediğini, değiştiğini gözlemlememiz mümkün. Bu değişime adaptasyonda zorluk yaşayan özellikle ileri yaşlardaki büyüklerimizi izlemek ve üzerlerinde bıraktığı etkileri görmek daha kolay ve anlaşılır bir vaziyettedir.

İleri yaşlardaki (55 ve üzeri) halkın büyük çoğunluğunun büyüdüğü ve yetiştiği ortamda emeğin karşılığının zor bulunduğu, saygı-sevgi-hoşgörünün ve değerlerin çok önemli olduğu, insanların birbirileriyle olan muhabbetlerinin büyük çoğunluğunu dost meclislerinde ve akrabalık-arkadaşlık ortamlarında yüz yüze konuşmalarla gerçekleştirildiğini, bilgi alışverişinde bulunmaları ve bu görüşmeler neticesinde ortak aklın ve kanaatlerin oluşturulduğunu, kişilerin sözlerine itibar edildiği ve hatta  "söz senettir" deyiminin can bulduğu dönemlerde yaşayan büyüklerimizin artık günümüz şartlarında bu gibi ortamları nerdeyse hiç bulamadıkları-elde edemediklerine şahit oluyoruz. Tabi çalışmayan bedenin, okumayan-istişarede bulunamayan aklın ve sadece kendilerine yer buldukları ortamlarda yada evde dört duvar arasında kendilerine yakın düşüncelerin paylaşıldığı medyanın etkisi altında kalmalarına, düşünceleri gruplara ayırmalarına, kendilerine uygun gelmeyen fikirleri lanetlemelerine sebebiyet verdiğini herkes görüyordur.

Orta yaşlarda bulunanlarda "ne şiş yansın nede kebap" formatında olduğunu, gençlerimizde ise aidiyet duygularının git gide azaldığını, bireyselleştiğini söylemek gerekir.

Bu zamana kadar ülkede ve yerelde yaşlısı-genci, okuyanı-çalışanının bir bütün olarak halkın çoğunluğunun bir çok konuda bilgisi olmasa da yorumunun olduğu, vatandaşların bu denli siyasileştiği ve her yeni çıkan pop müziği gibi insanların bir önceki zaman diliminde dinlediği müziği unutması, dün nerde durduklarını, kimi savunduklarını ve ne söylediklerini hatırlayamamasını görmek tabi ki bizleri kaygılandırmalı.

Şunu unutmamak gerekir ki, İnsan bıraktıklarıyla hatırlanır. Bizi tembelliğe sürükleyen bu teknolojiye karşı elimizden geldiğince iyi alışkanlıklarımızı, büyüklerimizden bizlere kalan güzel duyguları, hatıraları, alışkanlıkları yad etmeli ve içimizde saygıyı-sevgiyi hiç eksik etmemeliyiz ki bizden sonraki nesillerden bir umudumuz olsun.